19.11.2006

Asuman Arsan

31 Ekim 1953 tarihli Cennet Dergisinden
Operet sahnemizde, yeni yeni parlamıya başlıyan bir isim: Asuman Arsan.
Onu, Ses Tiyatrosunun "Yutmazoğlu" temsiline gidenler, gayet iyi tanır. O, burada kendi gibi gayet cici ve şirin bir rol oynamaktadır.
Profesyonel sahneye, daha bu sene, ilk olarak çıktığı göz önüne alınırsa, oynadığı rolde de, gayet muvaffak olmaktadır, denilebilir. İşte, operet sahnelerimizin kazandığı, güzel ve cici bir şöhret...
Bu cici sanatkar, daha çok ufakken sahneye ve artistliğe karşı hevesliymiş. Sık sık, annesi ve babasiyle temsillere gider, tiyatrodan döndükten sonra da, odasına kapanıp, boy aynasının önüne geçer ve tiyatroda seyrettiği şeyleri tekrar edermiş. Bu arzusu, gittikçe alevlenmiş. Fakat, bu sefer de, kısmeti çıkmış ve çok küçükken evlenmiş. Bir müddet sonra, ruhen anlaşamadığı kocasından ayrılmış, sonra da, ailesinin ve komşularının ısrarı üzerine, sesi güzel olduğu için, ahbaplarının birinden alaturka ders almaya başlamıştır. Ve halen de bu derslere devam etmektedir.


















































Asuman, ilk defa olarak perdede, Halk Filmin çevirmiş olduğu bir filmde gözükmüştür.
Bunu takiben Sonku Filmde, İpekçilerde ufak tefek roller oynamıştır. Şimdi de, İtalya'dan gelmiş ve burada "Safiye Sultan"ı çevirmekte olan filmcilerle çalışmaktadır. Kendisini, tiyatroda gelip seyreden İtalyan rejisörü, filmdeki tipe en uygun olarak Asuman'ı bulmuş, derhal iyi bir angajmanla "Safiye Sultan"daki rollerden birini de, bu genç kızımıza vermiştir.
Asuman 19 yaşına henüz basmıştır. Orta boylu kumraldır. İçleri daima gülen, güzel gözleri vardır. İtalyan rejisör "Micel Neyşın" kendisini çok fotojenik bulmuş ve beyenmiştir. Bu yüzden de Onu İtalya'ya götürmek istemektedir. Fakat Asuman, bu teklifi düşünmektedir. Kendisine:
-Neden tereddüt ediyorsunuz? Böyle fırsat bir daha elinize geçmez. Gidin.
Dedim. Gözlerini sabit bir noktaya dikti ve biraz düşündükten sonra:
-Evet. Bu, benim için çok iyi bir fırsat, anlıyorum. Ama, oraya gidip, o yabancı diyarlarda ne yaparım? Hem, sonra mesleğimde pek yeniyim. Biraz daha ilerleyip olgunlaşayım, ondan sonra, belki kısa bir müddet için giderim.
Asuman'ın başka bir şeye daha hevesi vardır. Avcılığa.
-Bilemezsiniz, diyor, avcılık o kadar zevklidir ki. Aynı zamanda, gayet iyi bir spordur da. Ben, babam ve eniştemle, sık sık Kağıthane sırtlarına keklik avına çıkardım. Avlanmak için, İzmit'e, Polonezköy'e ve Belgrat Ormanlarına da daima giderim.
-Sizce en zevkli av hangisidir?
-Keklik avı. Yalnız bu av çok erken, sabahın ilk saatlerinde yapılır. Biz, kekliklerin bulunduğu yere yaklaştığımız zaman, çok temkinli davranırız. Köpeklerimizi dahi serbest bırakmayız. Çünkü en ufak bir patırtı ve ihmal, bütün hayvanları vakitsiz ürkütür. O zaman da hazırlıksız olduğum için silahı doldurup, ayarlayıncaya kadar, onlar da kaçmış olur.
Asuman'ın bizi karşıladığı zaman, sırtındaki elbise hemen nazarı dikkatimizi çekmişti. Çünkü gayet frapandı ve gayet güzel de bir kup taşıyordu. Ona:
-Bu ne güzel elbise böyle. Söyleyin de biz de ahbaplarımıza sizin terzinizi tavsiye edelim.
Dedim. O, gülerek:
-Ne terzisi canım. Elbiselerimin hepsini ben kendim dikerim. Ablam sağ olsun. Onun sayesinde gayet iyi ve pratik bir terzi oldum.
Dedi.
Bu yaman avcımız, aynı zamanda da gayet zevkli giyinir. Arkadaşları, giyim hususunda Onun fikirlerinden istifade etmek isterler. Ve, bu sebepten de hiç bir gün Onu yalnız bulamazsınız.
Bizim Onu, o gün yalnız bulmamız, hakikaten iyi bir tesadüf oldu.

Hiç yorum yok: