24.12.2006

İngiliz Harrison ÇORAP MAKİNALARI


4 Ekim 1952 tarihli Yeni İnci Dergisinden

17.12.2006

İstanbul'u Kimler Eğlendiriyor

12 Haziran 1954 tarihli Cennet Bahçesi dergisinden

















Hep beraber, Taksim Belediye Gazinosu'na gidelim mi?
İstanbul'da, o kadar çok eğlence yeri var ki, insan bazen hangisine gideceğini şaşırıyor. İster misiniz, bu hafta sizinle hep birlikte Taksim Belediye Gazinosu'na gidelim? Korkmayın canım, bütün masraflar benden. Hem Avrupa'dan o kadar güzel atraksiyon numaraları gelmiş ki. Bu sene de, İstanbul'a gelmiyen bale trupu kalmadı. Hepsi, birbirinden güzel kızların teşkil ettiği bu truplar, İstanbul Halkı'na bir güzellik ziyafeti çekti.
Fakat, ne yazık ki, her gelen trup, İstanbul'da çok az kalıyor. İnsan, adeta onları seyretmeye doyamıyor. Onun için, gelin bu hafta Taksim Belediye Gazinosu'na, yeni gelen trupu seyretmeye gidelim. Yalnız, akşam yemeğini orada yemeniz lazım. Zira, atraksiyon yemekten sonra başlıyor.
Dedim ya, yemek de benden. Haydi buyrun; bakın, klasik müzik başlamış bile. Ondan sonra da atraksiyon başlıyacak. Ne zaman mı? Biraz sabırlı olun canım.
Hah; işte başlıyor. Bakın şimdi meşhur akrobatlar çıkacak. İsterseniz, hem pisttekileri seyredelim, hem de arka masalardaki konuşmaları dinleyelim...
-Ay ay; düşecek vallahi... Aaa! Nasıl da amuda kalktı? Ayol, bu bayağı cambaz.
-Ya şu güzel kadın nasıl?
-Sen ona pek bakıyorsun. Bari yanına çağır da masaya davet et.
-İlahi karıcığım, sen deminden beri adama bakıyorsun, sesimi bile çıkartmıyorum. Bir kere; "Kadın güzel" dedim diye mi kabahat oldu?
Bu konuşmalardan sonra, şimdi de önde oturan bekarların masasından gelen sesleri dinleyelim.
-Şu sarışın nasıl?
-Harika kardeşim! Hele sen dün gece görmeliydin. Bir bikini giydi. O ne vücuddur azizim.
-Kimbilir kocası ne hımbılın biridir.
-Bak bak; ne de edalı bir yürüyüşü var.
-Sen dur hele. Bu danstan sonraki numarayı seyret.
-Yaşa be Kazım, iyi akıl ettin de buraya geldik.
Haydi gelin biraz da yandaki masaya kulak misafiri olalım. Bunlar; biraz yaşlıca. Yanlarında da çocukları var. Bakın bakın anneleri konuşuyor:
-Biliyor musun Rıfkı, Nice'te seyrettiğimiz bir bale trupu vardı, ne harika idi.
-Ya hanım. Hey gidi günler hey! Balayına çıkmuştık değil mi?
-İlahi kızım, konuşmalarımızı gözlerinle mi diniyorsun? Sonra canım, bunlar pek güzel şeyler değil.
-Amma yaptınız babacığım. Buraya gelen bale trupları içersinde, ben bu kadar güzel dans eden kızlar görmedim.
-Gülerim senin bu sözlerine. Sen, Avrupa'da dans eden kızlar görmelisin. Baka bakalım bunlar yanında nasıl kalır?
-Bilmem ki, fazla mübalağa ediyorsun gibi geliyor bana. Zira, bunlar da Avrupa'dan geldi.
Nihayet atraksiyon bitti. Nasıl? Beğendiniz mi? Hiç de fena değil. Eee, artık ayrılma zamanı geldi. Allah rahatlık versin sevgili okuyucular..

10.12.2006

Türkiye'nin en kalabalık şehri: İSTANBUL

15 Mayıs 1954 Cumartesi tarihli Yeni İnci Dergisinden

Türkiye'nin en kalabalık şehri: İSTANBUL
Nüfusu 1,5 milyonu aşan İstanbul'a ait aşağıda vereceğimiz rakamlar hiç şüphesiz birçoklarınızı hayrete düşürecektir.
7 tepe üzerinde kurulu ve 6390 metrekarelik bir sahada yerleşen şehirde ne kadar insan vardır, bunun kaçta kaçı okuma-yazma bilir, günlük hayatını idame ettirebilmek için hangi vasıtalardan istifade eder? Hasılı bekarı, evlisi, çoluk çocuğu, genci ve yaşlısı ile şehrin orjinal bekarlarını hep beraber görelim.
En son nüfus sayımından elde edilen rakamlara göre bu şehirde 1.179.666 kişi vardır. Türkiye'de en çok nüfus kalabalığı olduğu söylenen İstanbul'da bütün insanlar bir anda sokağa çıkacak olsalar 1 metrekarelik sahaya 318 insan yığılır. Fakat son nüfus sayımından bu yana İstanbul nüfusunun en az %50 artış gösterdiği kabul edilecek olursa bu rakam 329'a çıkar. Fakat bu kadar insan içinde Türk ve müslüman olarak 396.692 kişi bulunduğunu da kabul etmek zorundayız. Geri kalan nüfusu 30 muhtelif millet teşkil eder.
İSTANBUL'UN BEKARLARI
Bütün nüfusun içindeki bekarların sayısı 156.653'tür. Bu rakamın 71.108'ini 19 ile 39 yaş arasındaki bayanlar teşkil etmektedir.
İstanbul'da okuma yazma bilen 312.616 erkek ve 221.628 bayan vardır. Erkeklerin %79'u, bayanların da %62'si okumasını yazmasını bilmektedir. Bunların yarısının günlük olaylarla ilgilendiği kabul edilecek olursa İstanbul'da bir günde 267.120 gazete okunur.
DOĞUM-ÖLÜM-EVLENME VE BOŞANMA
Resmi istatistikler 1 yılda İstanbul'da 15.290 kişinin öldüğünü göstermekle beraber doğum sayısı 19.000'den fazladır. Bu rakam hayali oranlara vurulursa İstanbul'da 1 ay içinde 650 kişi doğarken 425 kişi hayata gözlerini yumar. Muhtelif evkenme memurluklarından verilen rakamlar 1 ayda İstanbul'da 638 kişinin evlendiğini göstermektedir. Diğer taraftan yılda 832 kişinin muhtelif sebeplerle boşandıkları anlaşılmaktadır.
ASIRLIK İNSANLAR
Havası suyu ve yaşama şartları elverişli sayılan İstanbul'da 100 yaşını tamamlamış 75 asırlık insan bulunmaktadır. Tehlikeli hastalıklar, muhtelif kazalar bir tarafa bırakılırsa ölümün daha ziyade çocuklar ve ihtiyarlar arasında olduğu görülüyor.
31 DİLLİ ŞEHİR
İstanbul'da tam 31 lisan konuşulmakta ve bunların başında Türkçe, Ermenice, Arnavutça, Rumca, Yahudice ve Kürtçe gelmektedir.
Her lisanın kaç kişi tarafından konuşulduğunu şu şekilde sıraya koyabiliriz: 400.000 kişi Türkçe, 40.280 kişi Rumca, 24.114 kişi Ermenice, 17.201 kişi Yahudice, 6445 kişi Latince, 4468 kişi İspanyolca, 2223 kişi Fransızca, 1961 kişi İtalyanca, 1861 kişi Arnavutça, 1481 kişi Arapça, 1178 kişi Kürtçe konuşmaktadır. Bütün bu insanlardan başka sırası ile şu diller konuşulmaktadır: Abazaca, Acemce, Almanca, Boşnakça, Bulgarca, Çekçe, Çerkezce, Filamanca, Gürcüce, Hırvatça, İngilizce, İsveççe, Kıptice, Lazca, Lehçe, Macarca, Pomakça, Rumence, Rusca, Sırpça, Tatarca.
TAŞIT VASITALARININ MARİFETİ
İstanbul'da bir günde 221 tramvay, 119 otobüs, 42 vapur, 15 çift banliyö treni, 2 tünel arabası, 5893 taksi, 5816 hususi araba (burada bilhassa şunu işaret etmeden egeçemeyeceğiz 1944 yılında İstanbul'da ancak 94 hususi araba mevcuttu) ile 1 milyon insan taşınır ve yinde de ihtiyaca kafi gelmez.
İlgililerin verdiği malumata göre 24 saat içinde şehir hatları vapurlarında 160.000, tramvaylarda 150.623, otobüslerde 166.000 İstanbullu taşınmakta ve bir günde tünelden 323.327 kişi geçmektedir.
Şehrin bütün caddelerinde 140.000 metre tramvay hattı döşelidir. Bütün hattı söküp uç uca birleştirecek olsanız İstanbul'dan İzmit'e uzanır.
Şehirde bir gün için 19.000 metreküp Terkos suyuna ihtiyaç vardır. Terkos'tan başka 19 çeşit su kullanılmaktadır. Elektrik sarfiyatına gelince, bütün şehrin 1 günlük elektrik ihtiyacı 180.252 kW'ı geçmektedir. Sokak ve caddelerde şehrin aydınlatılması için 12.731 lamba kullanılmaktadır.
YILDA 90 MİLYON MEKTUP
1 yılda İstanbul Postanesi'ne verilen adi mektubun sayısı 83.879.471'dir. Buna 7.489.943 taahhütlü mektup da ilave edilecek olursa 1 yılda İstanbul Postanesi'nden 91.369.414 mektup gönderildiği görülür. Yine elde edilen istatistik rakamlarına nazaran 1 yılda İstanbul Postanesi'nden 1.761.710 telgraf alınır ve 1.276.295 telgraf çekilir.
Ortalama olarak bütün şehirde 35.000 telefon vardır ve bir günde 225.000 şehir içi, 25.000 şehirler arası telefon konuşması yapılır.
Yazmak bizden okumak sizden olduktan sonra inanabilen düşünsün.

3.12.2006

Vizite

21 Ocak 1954 tarihli 20. Asır Dergisinden

1.12.2006

Yıkıcı Aktör TURGUT ÖZATAY

19 Nisan 1962 tarihli Peri Dergisinden
Bundan birkaç yıl önce, rejisör Semih Evin İzmir'de bir film çekiyordu. Filmin bütün artistleri tamamdı. Fakat bir karakter artisti gerekliydi ve bu rolde oynayacak olan artist İzmir'e gelmemişti.
Evin, uzun saatler kafasını yordu. Düşündü, taşındı. Mutlak surette birisini bulmak gerekliydi. Bir kızan rolüydü bu. Efe yanında çalışan bir kızan. Şöyle derli toplu, güçlü kuvvetli biri olmalıydı. Biraz da sert erkek görünüşlü olmalıydı.
Birden hatırladı. Kendisine Turgut isimli bir genci tanıştırmışlardı. Bu işe hem en uygun bir kişiydi ve hem de hevesliydi.
Turgut Özatay, kısa bir arama sonunda bulundu. Anlaşmaya varıldı. Nihayet, film çekilip bitti.
Bu bir başlangıçtı. Bunu uzun ve yorucu yıllar izledi. Öyle ya meşhur olmak pek o kadar kolay değil. Özatay, uzun yıllar bu mesleğin kahrını çektikten sonra nihayet arzusuna kavuştu.
Memduh Ün'ün yaptığı "Kırık Çanaklar" adlı kordela ile sanat hayatında birdenbire yükseliveren Turgut Özatay, günün popüler yıldızları arasına giriverdi.
Aradan geçen zaman zarfında Özatay tamamen değişmiş. O iri-yarı tıknaz delikanlı zayıf, uzun boylu, düşük bıyıklı bir "kötü adam" olmuştu. Günümüzün, en iyi oyuncuları arasında yer alan Özatay, çok iyi bir aktör oluşu ile çok şeyler kaybetmiştir. Çünkü ezici ve insanı içine alan oyunu ile seyircileri büyüleyen Özatay karşısında oynayan her oyuncuyu perdeden silip atıyor. Durum böyle olunca da, kendi sanat kaabiliyetine güvenemeyen birçok kişi onunla aynı filmde oynamaktan çekinmektedir.
İyi oyunu ile olduğu kadar, hoş sohbeti ile sevilen Özatay'ı bu yıl birçok filmde seyrettiğimiz gibi, bundan sonra da birçok filmde seyredeceğiz.
Türk sineması, böyle bir sanatçıya sahip olduğu için ne kadar övünse azdır.