21.01.2007

Film sansürleri hangi sahneleri makaslıyor

Temmuz 1952 tarihli Ayda Bir Dergisinden

Memleketimizde "Zambak" adiyle gösterilen "Ecstasy" filmi 1934'te Hedy Lamarr'a milletlerarası film mükafatını kazandırmıştı. Fakat sansürler bir çok yerlerde filmi kırptılar:









Kızların çıplakmış hissini vermek maksadiyle ten rengi mayolar giydikleri bu çeşit sahneler de sansür ediliyor:
















Hugh Herbert'in Nancy Carroll'a atfettiği bu nazar, sansürcülerin filmi makaslamalarına sebep olmuştu:
















"1934 Modaları" filmi William Powell'le, Frank Mc Hugh ve Bette Davis'i meşhur etmişti, fakat bugünün sansürü:














Filmcilerin fazla ileri gittikleri bir sahne de "Zamane Kızları" filminden Helen Foster'in pokere esvaplarını koyduğu şu sahnedir:

Buraya işeyen eşektir

14 Haziran 1956 tarihli Akbaba Dergisinden

14.01.2007

Roma'da cesetler 7 gün bekletildikten sonra yakılıyor

Hayat Dergisi eki Tarih Gazetesinin 13. sayısından

Roma'da cesetler 7 gün bekletildikten sonra yakılıyor
ROMA, 118 - Romalılar, defin törenine büyük bir önem verirler. Eğer ceset bir mezara gömülmezse, ruhunun tam 100 yıl cehennem ırmaklarında ümitsiz bir vaziyette dolaşacağına inanırlar. Mezarsız bir cesedin ruhu ancak 100 yıl sonra cehennem ırmaklarını geçebilir.
Ölen bir Romalıya, en güzel ve en yeni elbisesi giydirilir. Ayakları, evinin kapısına doğru uzatılmak suretiyle yatırılır. Yatağına çiçekler konur. Çalgıcılar ve okuyucular ölünün başucunda ilahiler ve mersiyeler okurlar. Ölüyü, ailesini ve atalarını överler. Ölünün yakınları, ölünün göğsüne dokunmak suretiyle son vazifelerini ifa ederler. Genel olarak cesetler, 7 gün bekletildikten sonra yakılır. Külleri itina ile bir araya getirilip bir mezara yerleştirilir. Mezarlar, şehrin uzağında, kırlardadır.
Fakirler yakılmaz, genel mezarlıklardaki çukurlara gömülürler. Aynı gün içinde ölen fakirler, aynı çukura konurlar.
Son zamanlarda Hıristiyan dini mensuplarının yeraltında odalar vücude getirmek suretiyle yaptıkları mezarlar da dikkati çekmektedir.
Pek zenginlerin mezar odaları, muhteşem tezyinatla süslüdür. Duvarlara güzel resimler yapılır. Tunç veya mermer lahitler konur. Bu lahitlerin çoğu sanatkarane bir şekilde işlenmiştir.

3.01.2007

Hollywood Bir Rezalet Yuvası Halini alıyor

7 Haziran 1962 tarihli Hayat Dergisinden























"Şehirler de medeniyetler gibidir, hiç yoktan var olurlar, yükselirler, ihtişamlariyle bir süre bütün dünyayı büyüledikten sonra gerilemeye, manen çökmeye başlarlar, nihayet birgün gelir, yeryüzünde tamamen siliniverirler. İşte bugün için Hollywood'u bu şehirlerden biri olarak sayabiliriz. Sodom ve Gomore ile kıyaslayabileceğimiz Hollywood, manevi bir çöküntü içindedir. Her türlü ahlaksızlığın tabii sayıldığı içkili alemler ünlü yıldızları artık tatmin etmemekte, boşanma skandalları ise reklam vasıtası olarak önemini kaybetmiş durumdadır. İyi film çevirebilecek rejisörler de tarihe karıştığına göre burası, bir sinema beldesi olmaktan çıkmıştır. Bana kalırsa, on yıla kadar, bir zamanlar milyonlarca gencin rüyasına giren bu alem, tamamen yeryüzünden silinecektir."
Film dünyasının ruhani reisliğini yapmış olan rahip G. F. Lombardi, geçenlerde bu beyanatı verdikten sonra Hollywood'dan, bir daha dönmemek üzere ayrıldı. Ayrılırken de bu şehri var gücüyle lanetledi. Oysa, henüz 32 yaşında bulunan rahip Lombardi Hollywood'a geleli topu topu 1 yıl olmuştu. Yani 1 yıl güç dayanabildi.
"TATLI HAYAT" DEVAM EDİYOR
Genç rahibin beyanatı tabii ki pek geniş yankılar yapmadı. Hollywood bildiğini okumakta devam ediyor.
Televizyonla sinema arasında bütün hızıyla devam eden amansız mücadele, televizyon ekranı lehine gelişirken ve bir zamanlar sinema severlerin sevgilisi olan yıldızlar bir bir televizyon tarafından yutulurken, geride kalan yıldızlar da çevirdikleri filmlerde görülen lüks ve derebeyi özel hayatlarında devam ettirmeye çalışıyorlar. Çoğu yıldızların oturduğu Beverly Hills'deki villalar; kumar, fuhuş ve her türlü ahlaksızlığın uluorta cereyan ettiği rezalet yuvaları haline geliyor. Bu, "Hollywood Party"lerine katılıp da basına konu olmamak adeta ayıp sayılmaktadır.
Çoğu, birer zevksizlik ve görgüsüzlük örneği olan bu evlerin başında Jayne Mansfield'in 55 odalık villası gelir. Geçenlerde Amerika'nın her tarafından çağırdığı gazetecileri 3 gün müddetle evinde ağırlayan Jayne, tefriş tarzıyla iftihar ettiği evi hakkında şöyle demiştir: "Bu sarayı, ilahi Rodolfo Valentino yaptırmış, ama zavallıya içinde oturmak kısmet olmamıştır. 2 yıl önce 76 milyon dolar ödeyerek aldığım bu evi baştan aşağıya kadar yeniden döşedim."






















Gazeteciler, çilek rengindeki yatak odasını, kalp biçimindeki banyoyu ve -üzerinde herhalde hiç çalınmıyan- fildişi rengindeki acayip piyanodan çok yüznumaralardaki özel kağıtlara güldüler. Bunları koparınca, harekete geçen bir tertibatla günün en güzel melodilerini dinlemek kabil.
2 film arasında birkaç günlük boş vakti olan yıldızlar, yeni çıkmış bir güzellik yağının reklamını yapmak için bikini mayolarının en cömertlerinden birini giyerek türlü poz vermeye hazırdırlar. Bu iş için alacakları yarım milyon dolarlık ücret, ya cüzi bir vergi taksidi yatırmaya, ya da kürkle süslü bir plaj kıyafeti almaya yeter. Can sıkıntısı sebebiyle israf, Hollywood'da adeta günün kibarlık telakkisi haline gelmiştir. Bir viyana gazetesinin Hollywood muhabiri geçenlerde büyük bir konfeksiyon mağazasına telefon eden ünlü bir yıldızın şu konuşmasına şahit olmuştur: "Bana 2 düzine gece kıyafeti, 20 Çin kimonosu, 6 kostüm, 8 plaj kıyafeti gönderin." Ünlü film yıldızı bu siparişi verirken, dünya basınının bunu reklam vasıtası yapacağını açıkça biliyordu. Aslında bütün elbiseler, 1 defa bile giyilmeden dolapta güvelere yem olmaya mahkumdu. Ama reklam, Hollywood için herşey demekti.
Dünyanın en büyük film merkezindeki israf, Amerika Hükümet çevresinde dahi günün konusu olmaya başlamıştır. Curd Jurgens'in bir tek film için, orta halli bir Amerikan memurunun 30 yılda kazandığı parayı alması gerçeği, bu itiraza sebep olmuştur. Kazanç ve israfın hududu yoktur. Yıldır bir rüya beldesi olarak bütün dünyayı cezbetmiş olan Hollywood, bu gidişle yakında bir sefahat ve işsizlik yuvası haline gelecek gibi görünüyor.

Adresimi Koyunuz

24 Nisan 1953 tarihli Hafta Dergisinden