24.06.2007

Beyaz Ev'in Yeni Kadını

9 Şubat 1961 tarihli Hayat Dergisinden

Amerika'nın yeni Başkanı John F. Kennedy eşi Jacqueline ile her bakımdan anlaşabiliyor mu?
"İnsan saadeti istediği zaman istediği yerde elde edemez. Onun için ben de artık aldırmıyorum. Birçokları ertesi sabahın neler getireceğini düşünerek yaşadıkları günü boş yere zehirliyorlar. Bu hususta Jack'tan epey şeyler öğrendim."
Bu sözleri, henüz Amerika'nın 1 numaralı hanımı olmadan önce Jacqueline Bouver Kennedy söylüyordu. Amerika Birleşik Devletleri'nin 35. Cumhurbaşkanı olan Jack (John) Kennedy'ye gelince, 10 yıla yakın bir zamandan beri kendini tamamiyle politikaya veren bu genç ve dinamik başkan da, aile ve dost çevresinde kısaca Jackie diye tanınan karısından epey şeyler öğrenmiştir.
Kennedy'ler hiç şüphesiz mesut bir ailedir. Amerika gibi dev bir memlekette bir insanın sahip olabileceği ve erişebileceği bütün nimetlere kavuşmuş bulunuyorlar. Ün, servet, aile saadeti ve muazzam bir kitlenin sevgi ve güveninden doğan huzur... Hepsi, hepsi şimdi onların.
Bununla beraber Jackie ve Jack gerçekten mesut mu?
Bütünü ile buna "Evet" diye cevap vermek gerekir ama teferruat üzerinde durulunca karı-koca arasında oldukça büyük farklı taraflar bulunduğu anlaşılacaktır.
Jack, genel olarak bir sandviç yemekle ve bir kokakola içmekle yetinen adamdır. Jackie ise şampanya ve kaz ciğerine bayılır. Fransız yemeklerine son derece düşkündür. Jack sanattan, sanatçılardan ve sanat çevrelerinden pek hoşlanmaz. Karısı aksine sanatçılarla beraber bulunmaya ve resimden, şiirden, plastik sanatlardan uzun uzun konuşmaya bayılır. Başkan, geniş halk topluluklarının karşısına çıkmaya, kitlelere hitabetmeye alışıktır, üstelik bundan sonsuz bir zevk duyar. Jackie ise ancak samimiyetine güvendiği kimselerle, o da fazla kalabalık olmamak şartiyle, bir arada bulunmayı tercih eder. Jack, sadece Amerikan tarihini, Jackie ise Baudelairei okur. 1 hafta içinde 4-5 edebi roman devirdiği olur. Okuduğu kitaplar arasında ünlü Fransız kadın romancısı Coletteten tutun da son yılların genç romancıları arasında önderlik durumunda bulunan ve Ezik Kuşak denilen gençliği temsil eden Kerouacın romanları vardır.
Son zamanlara kadar bu uyuşmazlıklar genç karı-koca arasında belirli bir şekilde mevcuttu. Hem o kadar mevcuttu ki bir ara bu yüzden boşanacakları dedikodusu bile çıkmıştı.
Ama bu yalnız dedikodu olarak kaldı, hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Çünkü Jack ve Jackie her ikisi de kuvvetli şahsiyet sahibi insanlardır ve hem fert olarak, hem de toplumdaki durumları bakımından sorumluluklarını tam manasıyle müdriktirler.
Yukarıda belirttiğimiz farklı tarafları bazı insanlarda korkunç kompleksler yaratabilir. Oysa Kennedy'ler kuvvetli karakterleriyle bütün bu teferruatı bertaraf etmesini bildiler. Jacqueline kocasının siyasi faaliyetleri ile daha yakından ilgilenmeye başladı. Hatta politikadan hoşlanmadığı halde cumhurbaşkanlığı kampanyası boyunca eşinin sekreterliğini yaptı, bütün seyahatlerinde mecbur kalmadıkça 1 gün dahi onu yalnız bırakmadı, hem manevi hem de maddi bakımdan kocasını destekledi. Buna karşılık Jack, karısının zevk duyduğu şeylere karşı ilgi göstermesini bildi. Soyut ressamlerın açtıkları sergilere bile gitti. Karısı sayesinde daha şık giyinmeye alıştı. Artık bu mesut kar-koca bunlara benzer birçok konularda gayet iyi anlaşıyorlar. Şimdi sofralarında sanat konularına geniş yer veriliyor ve konuşmalar çoğu zaman politika yorumlariyle sona eriyor.
Yeni rolüne başlamadan önce Beyaz Ev hakkında yazılmış olan kitaplardan çoğunu okuyan Jacqueline, bu yerin hemen hemen bütün özelliklerini biliyordu. Ağır başlı bir havanın hakim olduğu ve Amerikan Cunhurbaşkanlarının 4 yıl misafir bulundukları Beyaz Ev'in her tarafına Jackie'nin modern tablolar asacağı rivayeti çıktığı zaman genç kadın bunu şu sözlerle tekzip etmişti:
-Beyaz Ev, 18. ve 19. yüzyılların evidir ve o devirlerin havası içinde muhafaza edilmesi gerekir. Herhangi bir kimse burasını güzelleştirmeye kalkışsa bile ancak içeride şuraya buraya o devirlere uygun eşyalar serpiştirmek suretiyle bu güzelliği sağlayabilir.
Buna rağmen Beyaz Ev'de bazı değişiklikler pek tabii olacaktır. Mesela adeta otomat gibi çalışan birçok memurlar şahsiyetlerini bulacaklar ve yaptıkları işlerin gözle görülür monotonluğu asgari hadde inecektir. Yemekler daha samimi bir hava içinde yenecek, sofraya Fransız Mutfağı hakim olacaktır. Beyaz Ev'e gelecek misafirler arasında da gerek çevre, gerek karakter bakımından birbirlerinden farklı kimselere rastlanacaktır. Bunların arasında sanatçılar, yazarlar, profesörler bulunacak ve bütün bu insanlar siyaset adamları ve diplomatlarla kaynaşacaktır.
Birçok şeyleri kendi lehine çevirebilmiş olmasına rağmen Jacqueline, Beyaz Ev'deki görevinin altından nasıl kalkabileceğini bazan kara kara düşünmektedir. Hatta geçenlerde bir an paniğe kapılmış ve bir arkadaşın şu itirafta bulunmuştur: "Hep çocuk doğuracağım, başka çıkar yolu yok bunun!"
Bütün bunlara rağmen Eisenhower'in başkentten ayrılması ile Beyaz Ev'e Kennedy'lerle beraber gençlik ve tam bir anlaşma havasının estiği tatlı bir huzur girmiş olduğu muhakkak! O kadar ki, tam manasiyle tipik bir Amerikan ailesinin ferdi olan Jack Kennedy şimdi Beyaz Ev'in mutfağına eşinin arzusu ile giren Fransız şarabına ve ince Fransız yemeklerine bile iltifat etmeye başlamış bulunuyor. Protokol Kennedy'leri sıkacak ama saadetleri devam edecektir.

Hiç yorum yok: