20.10.2005

Büst kıran öğretmen için


21 Şubat 1964 Cuma tarihli Vatan Gazetesinden

Büst kıran öğretmen için
Camide vaiz dinlemiş. Dinlesin! Vaiz putlara tapanları yermiş. Böylelerinin yeri cehennemdir demiş. Bay öğretmen fırlamış camiden. Koşmuş kitabevine. Atatürk büstlerini almış, oracıkta tuzla buz etmiş. Yakalamışlar, "Vaazın etkisi altında kaldım" demiş savunmasında.
Bugüne dek hep başkaları yaparlardı böyle işleri. Cumhuriyetin 40. yılında bir ilköğretim mensubu Atatürk büstlerini parçalıyor. Bir zamanlar Ticani'lerin, cahil gericilerin yaptıkları işi bir öğretmenin yapmaya kalkışması düşündürücüdür. Biz hep "düşündürücü" dür deriz. Düşünen var mı? Düşünen varsa, ne düşünür nasıl düşünür? Orası bilinmez.
Hani öğretmen topluma öncülük edecekti? Geri kalmış toplumların uyandırıcı gücü öğretmenlerdi hani? Böyle öncülere kaldıysak, yandık demektir. Bir öğretmenin Atatürk büstünü herkesin gözü önünde parçalaması akıl alır bir şey değil. Putları kırıyorum diye büstleri kır. Sonra da "Vaizin sözlerine kapıldım" de.
Şimdi ne diyeceğiz, bu öğretmenin delirdiğini mi? Birden aklını yitirdiğini mi? Hayır. Aklı başında bir adam karşımızdaki. Kendine göre tabii! Vaizin sözleri son damla olmuş. Öğretmenin içindeki duyguları apaçık ortaya dökmesine sebep olan son damla. Hazırmış bu işe. Beslenmiş beslenmesine. Vaiz de "putları kırmalı" deyince harekete geçmiş!.
Mahmut Makal "Ilgaz" dergisinde "Gene o sorun" başlıklı yazısında şöyle diyor: "Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamızı sağlamak için yaptığı devrimleri her ne kadar yerliyerinde duruyorlar sanıyorsak da, bunların karşıt yöne doğru gerisin geri götürülmekte olduklarını yadsımak da elimizden gelmiyor". Makal, bir eğitimci, bir yazar, yurt gerçeklerini bilen bir aydın. "Ya ilkokuldaki din dersi, ya oradaki dört milyon çocuk? Ya öğretmen okullarından yabancı dilin kaldırılarak yerine din dersi konulması! Sözü uzatmanın gereği yok bir bakıma. Füze çağüında füze hızıyla ilerleyen uygarlık düzeyine erişmek için, altımızda topal eşek bile yok. Yerinde bir deyimle, eller aya, biz yaya.."
Bir ilkokul öğretmeni Ata'nın büstünü put sanıp parçalıyor. Öte yandan bir ilkokul müfettişi acı gerçekleri gözönüne seriyor. Biliyorum, vaize kapılan öğretmen gibileri pek az, çoğunluk Makal gibilerinde. Böyle olmasa bugün çoktan ortaçağ karanlığına gömülmüştük, ağzımızı açamaz, kalemimizi oynatamaz olmuştuk. Bir 28 Nisan, bir 27 Mayıs aydın gücünün yaptığıdır. Böyle yapıtlar yarına güven duymamızı sağlıyor. Üç beş hasta ruhlu insanın varlığı bu güveni sarsamaz. Olsa olsa o hastaları iyileştirmek, o çeşit hastalıkların kökünü kazımak gereğini duyurur. O kadar.
OKTAY AKBAL

Hiç yorum yok: