6.10.2005

Güzel Konuşuyorlar


1 Ağustos 1962 Çarşamba tarihli Son Havadis Gazetesinden

Güzel Konuşuyorlar!
AP kongrelerinde konuşan hatiplerin sözlerini okuyorum. Güzel konuşuyorlar! Zannedilir ki uzun bir maceradan sonra yapılan bu kongrede konuşanlar kendilerine hakim olamaz, aşırı konuşurlar.
İçimdekini söyliyeyim: Böyle yapsalarda mazur görürdüm! İnsanoğlu sabır taşı değildir. O bile çatlıyor. Örsün altına ateş haline sokularak dövülen demir bile etrafa kıvılcımlar saçıyor.
AP hatipleri biraz ateşli, biraz tavizli konuşabilirlerdi. Muhalefettedirler. Bunu yapmak haklarıdır. Yapamıyorlar. Aklın tuttuğu, ışıklı en doğru yoldan yürüyorlar. Halkın mizacı olan doğruluk ve açıklık onlarda da var. Bazan atasözü olmaya layık birkaç cümle ile gerçeği meydana koyuyorlar ki.. Bu isimsiz hatiplere, bu tanınmamış siyaset adamlarına şaşıyorum.
*
İçlerinden biri halkın iktisadi durumunu anlatırken şöyle diyor:
-Yamalar arttı. Çarıklar giyilmeye başlandı!
Biz buna edebiyatta türlü isimler veririz. "Teşhis ve İntak" deriz. İcaz deriz. En doğrusu "Belagattir". Yani hale mutabakat!
Bir başka hatip siyasi anlayış bakımından Anayasa Hukuku profesörlerinden daha iyi görüyor. Yaptığımızla düşündüğümüz arasındaki tezatları gösteriyor:
-Anayasa kanunla korunmaz, böyle şey olur mu?
diyor. Kanunların haklarımıza, hürriyetlerimize uygunluğunu Anayasa gösterir. Fakat bunu Anayasaya kanunlar göstermez. Anayasa bir bütündür. Öbürleri onun sonuçları!
*
Fakat niye böyle düşünüyorum? Herşeyde ölçümüz halk değil midir? Dilde ölçümüz halktır. Temiz Türkçe yazmak için halkın dilini kullanırız. Kelimelerimizi ondan alırız. Kaideleri o meydana getirir. Sanatta örneğimiz odur. Motiflerimizi ondan alırız. Harsimizin kaynağı odur. Örfleri o meydana getirir. Milli karakterimizi o gösterir. Politikada niçin olmasın?
Ama gerçek dürüst, namuslu, insaflı, vicdanlı politikada!
*
Antalya'da AP kongresinde konuşan bir hatibin tenkitlerini okudum. Fakat, bunu benden ziyade insaflı CHP'lilerin okuması doğru olurdu. Hatip şöyle diyor:
-CHP'nin seçim arifesindeki sözlerini hatırlayın. Evsizlere ev, işsizlere iş, susuzlara su, parasızlara para diyorlardı. Tahakkuk eden tek şey varsa İnönü'nün: "Bıraktığım yerden başlıyacağım" demesi ve 8 ayda memlekette saatleri bir saat ileri götürmesidir.
*
Doğru! Hatta bu da Temmuz'da oldu. Belki Devrimcilik icabıdır. Madem ki herşeyde bu kadar geriyiz. Saatlerimizi ileri alarak hep birden ilerleriz diye düşünmüş olabilir.
Buna da razı olacağım ama, ama bari şu İstanbul'da halka vaktini göstermek için umumi yerlerdeki saatlerin ayarları doğru olsa!
Eskiden beri bu şehrin hastalıklarından biri bu ayarsız saatlerdir. Üzerlerine band yapıştırılmış bozuk saatleri bir yana bırakıyorum. İşleyenler iktidarın politikası gibi halkı şaşırtmadan fazla bir şeye yaramıyor. Koalisyondaki partiler gibi aralarında fark var. Medeniyet kervanına yetişmek şöyle dursun, vapura, trene yetişmek istiyenlere bile, vapuru treni kaçırtırlar.
*
Belki de bir saat ileri alma bunun içindir. Nasıl olsa ayarlar bozuk. Yaz kış saatleri birbirine karışırsa farkına varmayız. Partilerimiz de böyle olmadı mı? Halk Partisi etrafında birbirine karıştı. Şimdi ne yaptıklarının farkına varamıyorum!
ORHAN SEYFİ ORHON

Hiç yorum yok: