29.09.2006

Halide Edip Adıvar'la bir konuşma

5 Şubat 1954 tarihli Yeni İnci Dergisinden















H. Edip Adıvar'la bir konuşma
Yazan: Mustafa Baydar
...
-Siz de bana varyete yıldızları ve bazı sahne sanatkarları gibi poz mu aldırmak istiyorsunuz? Eğer benim bir değerim varsa o da yazdıklarımdır. Onun için ister şu ocağın resmini çekin, ister kütüphanemin çekin, fakat beni bırakın.
...
-Hakiki romanı tesbit etmenin imkanı yoktur. Çünkü roman bütün yazı şekillerini içine alır. Fert, cemiyet, hareket yahut sırf kafanın içinde geçen hayat da birer roman mevzuu olabilir.
...
-Romancı olmak için en aşağı 50 yaşında olmak lazım demekle hata etmişim. Demek istediğim şey, yaşı ne olursa olsun, tecrübesi geniş, kafası olgun ve müşahedelerinden, tecrübelerinden, sanatında istifade edebilecek kaabiliyette olmasıdır.








...
-Sinekli Bakkal'ın son kısmını değiştirmemin sebebi sırf tabilerin ısrarından doğmamıştır. Maalesef benim bütün yazılarımda, bilhassa Sinekli Bakkal'dan evvel lüzumundan fazla trajedi ve hemen hemen mutlak ölümle biten bir şekil vardır. Kitabı o zaman Paris'te üniversiteye devam eden oğlum tab ederken bana: "Anne, bir defa da ölümle bitmeyen bir eser yaz" dedi. Bu şekilde galiba ben de usanmıştım. Üstelik bu neticede oğlumun da tesiri olmuştur.
...
-Roman, hayatın herhangi bir safhasında başlar ve herhangi bir safhasında biter. Onu mutlak kat'i bir neticeye bağlamak lazım değildir.
...
-Bir romancı, hayatın herhangi bir tarafını alıp yazdığı zaman, eğer o taraf karanlık ve kötü ise bu, romancının mutlaka kötümser olduğunu isbat etmez. Ben kendim bilakis iyimser bir insanım. Fakat insanların kötü taraflarını taraflarını da bilhassa değil, bizim bütün dünyanın son çeyrek asır zarfında düştüğü garip ve belki de mütereddi (dejenere) tarafı, bir romancı pekala kullanabilir.
...
-Hiçbir şey yapmak için roman yazdığımı bilmiyorum. Kafamın içinde toplanan hayat unsurlarından bir şekil, yaşıyan bir sahne çıkarmak için yazmışımdır. Muvaffak olup olmadığımı istikbal söyler. Esasen insan, muvaffak oldum dediği anda ölmüş demektir.
...
-Tesir yapmamış sanatkar olmaz. Ama derecesini ölçmek zordur. Sanatkarın hususiyetine göre şu veya bu zümre üzerinde tesiri olabilir. Fakat sanatkarlar umumiyetle bir nevi -fikir tohumlarından- ibarettir. Ne kadar geniş sahada yeşillenir, meyva verir, bunu kestirmek için tarihin yürüyüşündeki istikametleri bilmek lazımdır.

...
-Benim iki eserim filme alınmıştır. Ateşten Gömlek sessiz filme alındığı vakit senaryosunu Muhsin Ertuğrul yapmıştı. Bundan sonra filme alınan Vurun Kahpeye isimli eserimin senaryosunu, ismini şimdi hatırlayamadığım bir genç hazırlamış ve bana göndermişti. Bunu beğendim ve filme alınmasına müsaade ettim. Bu muvaffak senaryo, eseri yer yer ve tamamen yaşatmıştır.
...
-İnönü Mükafatı lağvedilmiş değildir. Yalnız Meclis, bu para hükümet tarafından verildiği için galiba Türk Mükafatı diye ismini değiştirmiştir.
Devlet himayesinde sanatkar yetişmez. Çünkü devlet, (daha ziyade hükümet) en fazla kendi ehemmiyet verdiklerini seçer. Bu hususta İngilizler, büyük bir taassubla, sanat sahasına hükümeti yaklaştırmak istemezler. Hatta orada, Fransızların anladığı manada bir akademi bile yoktur.
...

Hiç yorum yok: