22.08.2005

Bütün bir semt Ayfer'e ve nişanlısına ağlıyor


3 Şubat 1963 Pazar tarihli Hürriyet Gazetesinden

Bütün bir semt Ayfer'e ve nişanlısına ağlıyor

Yer yer çamurla kaplı, kaldırım taşları sökülmüş, içiçe geçmiş evleriyle Karagümrük'teki Akseki Camii sokağının matem tuttuğu ilk bakışta belli oluyordu. Yaşlı ve başörtülü kadınlar, kafesleri kırık pencerelerden başlarını uzatmış, feri kaçmış gözleriyle birbirlerine bakışıp sessiz sessiz ağlıyorlardı. Muhtesip İskender mahallesinin bu dertli sokağında, Ayfer Şenbakış adında 19 yaşında genç bir kız oturuyordu. Genci, ihtiyarı, taşı, toprağı ile bu sokak Ayfer'ciğin matemini tutuyor, daha doğrusu onun alnında "Kara yazıları" olan "Fikret'ine" ağlaşıyordu.
TANIMAYAN YOKTU
Bütün Karagümrük, semtin en güzel kızı Ayfer'e en yakışıklı delikanlısı Teğmen Fikret'i tanıyordu. Ankara'daki feci uçak kazasında ölen Teğmen Fikret Tartar ile Ayfer'i tanımayan yoktu bu civarda zaten. Aşkları dillere destan olmuştu.
Aynı sokakta, karşılıklı evlerde doğmuşlardı. Çocuklukları beraber geçmiş, ilkokula birlikte başlamışlardı. Akseki Camii sokağı sakinleri, onların hala elele tutuşup okula gidişlerini unutmamışlardı. Yaşlı kadınlara herşey dünmüş gibi geliyordu. Fikret, Ayfer'den bir yaş büyüktü. Bu yüzden Ayfer, O'nu ortaokulu bitirinceye kadar "Fikret Abi" deyişinde içinden sıcak sıcak bir şeylerin aktığını hissediyordu.
AŞK BAŞLADI
Mahallenin yaşlı kadınları, bunun adına da "Aşk" diyorlardı. Çocuklukta başlayan arkadaşlık, sonraları yaşlı kadınların dediği gibi yerini "Aşka" terketmişti. Fikret, Askeri Liseye yazılmış, eskisi gibi Ayfer'ini her gün göremez olmuştu. Ayfer, cumartesileri "iple" çekiyor, "delikanlısının" köşeyi dönüp, sokağa girişini seyrediyordu. Bu, O'nun için herşey demekti. Pazarları yine elele tutuşup kırlara gidiyor, Fikret O'na çiçek toplayıp, şiirler okuyordu. Sonra mehtapta denizi seyrediyor, "Pazarlarının" nasıl geçtiğinin farkına bile varmıyorlardı.
Herkes onların, bir gün gelip evleneceğini biliyordu. Onlar için mahallede dedikodu yapıldığına şahit olunmamıştı. İşte bunun da zamanı gelmiş; Fikret, subay çıkmıştı. İlkin havacı olmasını istememişlerdi. Sonra herşey normale girmiş, Fikret'in havacılığına herkes alışmıştı.
KORKU VE HEYECAN
Buna rağmen Ayfer "O'nu bekleyişlerimde artık korku ve heyecan duyuyor, eskisi gibi huzur içinde kalamıyorum" diyor. Fikret, yıldızlarını taktığında hemen Ayfer'in annesine koşmuş, "Teyzeciğim elini öpmeme müsaade eder misin?" demişti. Ayfer'in yaşlı annesi Fikret'in ne demek istediğini anlamış, bir ay sonra da nişan yüzükleri takılmıştı. Şimdi, nikah için hazırlıkları tamamlanıyordu.
BAŞIN SAĞOLSUN
"Ah" diyordu komşuları. "İki ay sonra nikahlanacak, düğünleri olacaktı. Kim nereden bilebilirdi sonunun böyle biteceğini." Eceldi bunun adı. Buna karşı karşı kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. İnsanlardan bir kısmını, havada, bir kısmını sokakta, bir kısmını evinde sıcak odacığında, bir kısmını ise, masasının başında çalışırken yakalayıveriyordu. Karagümrük Akseki Camii sokağı 29 numaralı evinde oturan Ayferciğin, yeri göğü inleten feryatları, "Fikretciğini" bir daha geri getiremiyecek, "delikanlısı" sokağın köşesini artık dönemiyecekti. Ama Ayfer'in de Fikret'in de hatıraları, daha uzun zaman bu sokakta anılacak, insanlar ondan iyilikle bahsedeceklerdi.
Başın sağ olsun Ayfer!..

Hiç yorum yok: